Hayatımız Savaş
İbrahim Akyürek
Ağustos 13, 2025
Ağustos 12, 2025
Araştırma Merkezi
"İsrailli ve uluslararası şirketler, İsrail'in askeri-endüstriyel kompleksinden kâr sağlıyor, onu sürdürüyor ve güçlendiriyor. Filistinlilere uygulanan sistematik şiddet, aynı zamanda bu tür şirketlerin teknolojisi için bir test alanı işlevi görüyor."
Ağustos 06, 2025
Ağustos 04, 2025
Ağustos 02, 2025
Albanese’ye yaptırım
Filistin raportörü Albanese: Adalete bağlılığım kişisel çıkarlardan önemli
BM Filistin Özel Raportörü Albanese, İsrail’in 22 aydır Gazze’deki katliamlarını belgeleyen ve insan hakları ihlallerine son verilmesi için çağrı yapan uluslararası seslerden biri.
Albanese, ‘dünyadaki ahlaki ve siyasi yolsuzluğun’ İsrail’in Gazze’de soykırım yapmasına yol açtığını söylüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ay başında ‘İsrail ve ABD’ye karşı yürüttüğü siyasi ve ekonomik savaş kampanyası’ gerekçesiyle Albanese’ye yaptırım uygulanacağını duyurmuştu.
Böylece Albanese BM tarihinde yaptırıma uğrayan ilk özel raportör olmuştu.
Fakat Albanese “Mafyavari tehdit yöntemleri için bir yorum yapamayacağım” diyerek yaptırımları reddettiğini ve sadece işine odaklandığını söylemişti: “Şu anda BM üyesi devletlere soykırımı durdurmak için sorumluluklarını hatırlatmakla meşgulüm.“
‘Adalete bağlılığım kişisel çıkarlardan daha önemli.‘
The Associated Press’e konuşan Batı Şeria ve Gazze özel raportörü, yaptırımların hayatını ve işini ‘ciddi’ etkileyeceğini belirtti.
“ABD’nin yaptırım uyguladığı kişiler listesinde yer almak çok ciddi bir şey” diyen Albanese, sırf bu yüzden Amerikan bankasıyla finansal işlem yapamayacağını ya da kredi kartı sahibi olamayacağını ekledi:
Albanese yaptırımların ‘siyasi biçimde’ kullanıldığı takdirde ‘tehlikeli’ olduğunu söyledi:
“Kızım Amerikalı. Ben ABD’de yaşıyorum, bazı mal varlıklarım da orada. Yani zarar göreceğim kesin. Ne yapabilirim ki? Hep iyi niyetle davrandım. Adalete bağlılığım kişisel çıkarlardan daha önemli.“
Albanese’ye saldırılar çivisi çıkmış bir dünyanın habercisi
Amerikalı yazar ve gazeteci Chris Hedges, Albanese’nin İsrail ve müttefiklerince ölüm tehditleri aldığını ve bir karalama kampanyasına maruz kaldığını anlatmıştı:
“Albanese’ye saldırılar çivisi çıkmış bir dünyanın habercisi. ABD ve İsrail gibi başıbozuk devletlerin hiçbir sorumluluk ya da sınırlama olmaksızın savaş suçu işlemesine ve soykırım yapmasına izin veriliyor.”
Temmuz 31, 2025
Orman satarak mı yanarak mı biter?
Orman satarak mı yanarak mı biter?
İstanbul Havalimanı’nın yapımı için ÇED raporuna göre 2,5 milyon ağaç kesildi. Kuzey Ormanları Savunması bu rakamın taşocakları, Kuzey Marmara Otoyolu da hesaba katıldığında 13 milyonu bulduğunu söylemiş, 6 bin 500 hektar diye de belirtmişti. 2014, 2015 ve 2018’de tüm Türkiye’de yanan orman alanını miktarı her yıl için 6 bin hektarın altındaydı. İstanbul Havalimanı için kesilen ağaç sayısı o yıllarda yangınlarda kaybettiğimizden fazlaydı.
Yanan ormanlara üzülüyoruz, kahroluyoruz ancak yıktığımız ormanlarla aynı duygusal bağı kuramıyoruz. İnsanlar bu ilişkiyi kurabilseydi bugün İstanbul Havalimanı, önünde milyonların gözyaşları içinde ağıt yaktığı bir türbeye dönerdi. Yeşil bir mezarlık misali. Tam tersine, milyonlarca ağacın kesildiği bu havalimanı, yanından geçen otoyol, o yolu Anadolu’ya bağlayan üçüncü köprü birçok insana ‘icraat’ diye anlatıldı ve insanlar bu ‘icraatlara’ oy verdiler. Çağımızda ne gördüğümüz bize ne anlatıldığına bağlı.
MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği bir sunumunda mobilya ve ağaç satışıyla Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ihracata ulaştığından bahsederek övünüyor. 2000 yılında 2 milyon metreküp olan üretim kapasitesi 7 kat artarak 15 milyona çıkmış. Üretim kapasitesi artıyorsa kesilen ağaç sayısı da artıyordur. Zaten, “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretimini artırması mobilya ve ağaç sektörlerinin büyümesinin arkasındaki en büyük itici güçtür” diyorlar. Orman yangınlarıyla kaybın giderek arttığı ve iklim krizi nedeniyle de artmasının beklendiği bu dönemde ağaçları kesip ihraç etmek sizce de yanlış bir politika değil mi?
Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 1984-2024 yılları arasında verilen izinlerle (maden, enerji ve turizm tesisleri gibi) 932 bin hektarlık orman alanının kaybedildiğini, 40 yıldaki izinlerin yarısının da 2021-2024 arasında verildiğini belirtmişti. Doğayı bir hiç, üstüne koyduğumuz her betonu yatırım gören anlayışı yıkmadıkça gerçekte ne kaybettiğimizi de anlayamayacağız.
Orman yangınlarıyla mücadelede en az konuştuğumuz ama belki de en önemli konu ormanla kurduğumuz ilişki. Ormanların bu kadar risk altında olduğu bir dönemde insanı ormanı tüketmekten de vazgeçirmemiz gerekiyor. Orman manzaralı ev, ağaçların arasındaki turistik tesis, parka çevrilmiş ormanlık alan kavramları tarih olmalı. İnsan ormanda yerleşik oldukça elektrik kabloları, sigara izmaritleri, mangal külleri de ormanla tanışıyor. Madenler gibi sanayi tesislerine ormanda çalışma izni vermeyeceğimiz bir döneme girmeliyiz. Özellikle de ihracat amaçlı açılan madenler kırmızı listede olmalı. Endüstriyel hayatın bir parçası olmayı kabul etmiş de olsak gezegenin sınırları olduğu gerçeğini göz ardı ederek yaşayamayız. Kapitalizmin sınırsız tüketimi bizi yok oluşa götürüyor. Yanana üzülüp sattığımıza ve kestiğimize sevinecek bir durumumuz yok.
Özgür Gürbüz Birgün
Temmuz 29, 2025
Temmuz 18, 2025
Temmuz 17, 2025
Temmuz 16, 2025
“savaşta test edildi”
‘Filistin Laboratuvarı’ndan yansıyanlar: İsrail işgali dünyaya nasıl pazarlıyor?Yüz tanıma sistemlerinden casus yazılımlara, İHA’lardan kitle kontrol teknolojilerine kadar pek çok sistem ve silah, önce burada denenir. Bu teknolojiler önce Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilere karşı uygulanır. Sonra “savaşta test edildi” etiketiyle dünyaya pazarlanır.
Temmuz 12, 2025
Sıra iş erkeklerinin çıkarmasında...
TOBB’dan Suriye çıkarması
Suriye’nin geleceğini inşa etmek için her türlü katkıyı vermeye hazır olduklarını ifade eden Hisarcıklıoğlu, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Organize sanayi bölgeleri (OSB) konusunda müthiş bir tecrübemiz var. Bu bölgelerde yer alan firmalar, toplam sanayi üretiminin yüzde 45’ini gerçekleştiriyor ve yaklaşık 2.7 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Benzer şekilde Türkiye’deki kara gümrük kapıları oda-borsa camiası tarafından modernize edildi. Birleşmiş Milletler tarafından da dünya çapında en iyi proje olarak seçildi ve örnek gösterildi. Tüm bu deneyimlerimizi Suriye’ye taşımak istiyoruz. Bunun için teknik çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu noktada bir çalışma grubunun kurulması gerektiğini ikili görüşmelerde aktardık.’’
30 BİNDEN FAZLA ŞİRKET VAR
Türkiye’de Suriyelilerin kurduğu 30 binden fazla şirket olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, “Bunların 6 bini imalat sanayiinde. Türkiye’nin Suriye ile ticareti, içsavaş döneminde 25 milyar dolardan 486 milyon dolara gerilemişti. Ancak sonraki yıllarda Türkiye’de kurulan Suriyeli şirketlerin katkısıyla 2.5 milyar dolara yükseldi. Yeni dönemde Türkiye ve Suriye’nin daha fazla işbirliği gerçekleştirmesinde bu durum büyük avantaj sağlıyor” diye konuştu.
Irak pastasından Suriye pastasına...
İbrahim Akyürek. 2012
İnternet aramasında “Erbil” ve “Türk şirketleri” yazın karşıınıza çıkan şehvet dolu haberleri görmek bedava size. Ortalıkta, benzetmek gibi olmasın ekonomi-politik sömürü pornosu dolaşıyor. Arzular ve çeşit çeşit yatırımlar ortalığa saçılmış. El değmemiş doğası, el atılmayı bekleyen son büyük petrol yatakları, sömürülmeyi bekleyen her milletten el/düşün emeği ile kapitalist terörün yeni arzu nesnesi karşınızda; burası Erbil coğrafyası...
Okuyoruz ki, Erbil pastası %3'lük vergi cennetiymiş. Tek eksiği maaşa bağlanmış nüfus, sanayi ve tarım sektörünün gelişememesiymiş. Yarı liberalizme geçiş süreci yaşanıyormuş. Şerafettin Elçi’nin oğlu Renas Elçi bir yandan partisini kurmuş, bir yandan beş yıllık şirketiyle altyapı işlerine dalmış. Elçi; Türkiye’den gelen işadamlarına çok sıcak davranıldığını sözlerine eklemiş.
olmuyor.
“Kürdistan Dünya Kapitalizmine Entegre Edileceği Döneme Giriyor”
http:/www.bianet.org/bianet/siyaset/151426-kurdistan-dunya-kapitalizmine-entegre-edilecegi-doneme-giriyor
Temmuz 10, 2025
Reklam
Yılmaz Özdil: Bu milletin çocuklarına bunu yapanların ne öbür dünyada mekânı olsun, ne de bu dünyada dükkânı / T24 2020
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, “Onurunla çalış hayaline ulaş” sloganıyla televizyonlarda yayımlanan kamu spotunu hatırlatarak, eleştirilerde bulundu. Söz konusu reklamı, "Vatan görevi 'işsiz mesleği'ne dönüştürülüyordu. Milli şuur kavramının yerine 'dükkan' konuluyordu" diyerek eleştiren Özdil, İdlib'den gelen şehit haberlerini hatırlatarak, "O köy kahvesinde ağaç altındaki tahta masada “dükkan hayali” kuran gariban delikanlılarımız onlar. Mekanları cennet olsun. Ama, bu milletin çocuklarına bunu yapanların ne öbür dünyada mekanı olsun, ne de bu dünyada dükkanı olsun inşallah!" diye yazdı.
Özdil'in "Dükkân" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:Eminim hatırlarsınız… Üç yıl kadar önceydi. “Kamu spotu” adı altında televizyonlarda bangır bangır reklam yayınlıyorlardı
Bir şehit kaç dükkan?
Yılmaz Özdil Sözcü 2025
Temmuz 03, 2025
Haziran 30, 2025
Haziran 28, 2025
Haziran 25, 2025
Haziran 24, 2025
ilişiğini ...
Filistin yanlısı grubun baskısı sonuç verdi: Nakliye devi, İsrail yerleşimleriyle bağlantılı şirketlerle ilişiğini kesiyor
Haziran 2025 tarihli Maersk web sitesinde yer alan bir açıklamada, "Batı Şeria ile ilgili nakliyelerin yakın zamanda incelenmesinin ardından, tarama sürecimizi yerleşimlerdeki faaliyetlerde bulunan işletmelerin OHCHR veri tabanıyla uyumlu hale getirmek de dahil olmak üzere İsrail yerleşimleriyle ilgili tarama prosedürlerimizi daha da güçlendirdik" denildi.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi (OHCHR) veri tabanı, yerleşim yerleriyle ilgili çeşitli faaliyetlerde bulunan işletmeleri, örneğin yasadışı yerleşim yerlerini destekleyen hizmet, ekipman veya finansal operasyonlar sağlayan işletmeleri içeriyor.
düşmansız yapamaz…
Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…Jean Jaurès’in dediği gibi, savaş kapitalizme içerilmiştir zira kâra ve rekabete dayalıdır. Sürekli büyüme, etki alanını genişletme zorunluluğu var. Genişleme ve yayılma da rakipler aleyhine mümkün. Yıkıcı rekabet ortamında her kapitalist, her kapitalist işletme ileriye doğru kaçmak zorundadır… Bana bu kadarı yeter, burada durayım diyemez…İşçileri daha çok sömürmek, daha çok doğal kaynağa, enerji kaynağına sahip olmak, bunu da rakiplerinden önce yapmak zorundadır… Fakat, ne kadar hileci yöntemlere başvursa da şiddete başvuramaz, zira şiddet tekeli, orduya ve polise sahip devlete mahsustur…Sanıldığı ve iddia edildiği gibi savaşlar büyük idealler uğruna yapılmaz… Yeni sömürü alanlarına, yeni pazarlara, yeni topraklara ve enerji kaynaklarına ulaşmak için yapılır… Tabii savaş sadece rakipleri etkisizleştirmek için de yapılmaz, savaşlardan hiçbir çıkarı olmayan, asıl bedeli ödeyen işçi sınıfını ve sol muhalefeti etkisizleştirmenin de bir aracıdır… Böyle bir gerçeklik söz konusuyken de ‘barışçı olmanın’ bir kıymeti harbiyesi olamaz… Savaşa karşı olmak, savaşları durdurmak örgütlü işçi sınıfının, yeryüzünün lanetlilerinin, bir bütün olarak ezilen ve sömürülen sınıfların, politik mücadelesi ve müdahalesi olmadan mümkün değildir…
Savaş büyük yıkımlar demektir ve kapitalistler yıkarken de yıkılanı yeniden yaparken de kâr ederler, sermayelerini büyütürler… Zira savaş büyük insan kırımına, doğal kaynak ve alt-yapı tahribatına neden olur… Utanç verici olan bu durum, kapitalistler için yeni yatırım ve değerlenme olanakları demektir… Yıkılan her şey, işte, yollar, köprüler, tren yolları, konutlar, vb… yeniden inşa edilerek büyük kârlar sağlanır…
Fiktet Başkaya Yeni Yaşam
John Heartfield
Haziran 23, 2025
Emperyalizm, kapitalizmin küreselleşmiş halidir.
Sosyal demokrasi, kapitalizm ve emperyalizm
Emperyalizm, kapitalizmin küreselleşmiş halidir. Kapitalizme karşı mücadele vermeden emperyalizme karşı mücadele verilemez. Antiemperyalist mücadele tek başına milliyetçilik ve jeostratejik hesaplar üzerinden yürütülemez.
Emperyalizm toprakların işgal edilmesine, antiemperyalizm de toprakların işgal edilmesine karşı çıkılmasına indirgenemez. Emperyalizm bir ülkeyi, kamu kurumlarını özelleştirerek, sendikaları edilginleştirerek, ekonomik ve sosyal adaleti ortadan kaldırarak, dinci ve ırkçı cehaleti iktidara getirerek, laikliği yok ederek, bilimi, felsefeyi, sanatı dincilikle asimile ederek de işgal eder.
Dünyadaki sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve demokratik sol partileri bir araya getiren Sosyalist Enternasyonal, 1951 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde gerçekleştirdiği birinci kongresinde, örgütün kuruluş deklarasyonunun 7. maddesinde, “Demokratik sosyalizm emperyalizmin her türünü reddeder. Tüm insanların baskı altına alınmasına ve sömürülmesine karşı mücadele eder” ifadesine yer verdi.
Kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan bazı sahte sosyal demokratların, neoliberal ekonomi anlayışıyla, emperyalist dış politikayla, din, mezhep ve etnik kimlik odaklı stratejiyle, sosyal demokrasiye darbe vurmaya çalışmaları, sosyal demokrasinin temel ilkeleriyle ve kavramlarıyla ilgili gerçeği ortadan kaldırmaz.
Örsan K. Öymen 2022, Cumhuriyet
Haziran 21, 2025
Önce Irak,
İran nasıl kurtulur?
Saddam Hüseyin başlangıçta ABD ile işbirliği yapan bir devlet başkanıydı. Örneğin İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’in yönettiği Irak, İran’ın karşısında ABD ile birlikte konuşlanmıştı. Ancak Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinden sonra, ABD Irak’ı işgal etme kararı alınca, Irak ABD karşıtı kampta yer almak durumunda kaldı.
Önce Irak, din, mezhep, etnik kimlik üzerinden bölündü. Güneyde Şii Araplar, orta bölgelerde Sünni Araplar, kuzeyde Sünni Kürtler egemen oldu.
Arkasından, “Arap Baharı” yalanı adı altında, Suriye ve Libya, din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölündü.
Suriye’de kuzeyde Sünni Kürtler, batıda Alevi Araplar, güneyde Sünni Araplar egemen oldular.
Libya ise Sünni Arapların içindeki farklı yerel kabileler ve askeri fraksiyonlar arasında bölündü.
Bugün bu ülkelerin hiç birisinde ulusal bir devlet kalmadı. Başka bir deyişle, Irak, Suriye ve Libya adı verilebilecek bir ülke artık yok.
Bu ülkelerde diktatörlükler yıkıldıktan sonra, yerine demokratik yönetimler de gelmedi.
Örsan K. Öymen Cumhuriyet
Palestine Action
Starmer, İngiliz askeri üssündeki Filistin yanlısı protestoyu 'utanç verici' olarak nitelendirdi
Palestine Action, iki aktivistinin Oxfordshire'daki Brize Norton üssüne girerek Voyager uçağına kırmızı boya püskürttüğünü ve levye kullanarak hasara yol açtığını belirtti.
Hareketin bir sözcüsü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İsrail hükümetinin kamuoyu önünde kınanmasına rağmen İngiltere askeri sevkiyat yapmaya, Gazze üzerinde keşif uçakları göndermeye ve ABD-İsrail savaş uçaklarına yakıt ikmali yapmaya devam ediyor.”
Açıklama şöyle devam etti: “İngiltere sadece suç ortağı değil, Gazze'deki soykırımın ve Ortadoğu'daki savaş suçlarının aktif ortağıdır.”
Palestine Action, Gazze'deki çatışmaların patlak vermesinden bu yana savunma şirketlerini ve İsrail ile bağlantılı diğer İngiliz şirketlerini defalarca hedef alan hareketlerden biridir.
Haziran 20, 2025
bio-ırkçı
Kapitalizmin grotesk hakikati
Bu yeni çağda, (emperyalist kapitalizmin son yapısal krizi içinde) ırkçılık, artık klasik biyolojik ayrımlardan çok, kapitalist düzenin “potansiyel” anlayışı üzerinden işliyor (Kiarina Kordela: Being, Time, Bios). Artık önemli olan bir varlığın “insan” olup olmaması değil, artık değer üreten döngüye katkı sağlayıp sağlayamayacağıdır. Kapitalist düzende makine, gen, algoritma değerliyken çocuk, kadın, yaşlı ya da hastalıklı bedenler değersizleşir. Filistinli çocukların “tehdit” olarak görülmesi, İranlıların, Batı’nın tanımladığı “potansiyelin” dışında görülmeleri, tam da bu bio-ırkçılığın sonucudur.
Bu bio-ırkçı bakış altında “insanlar” değil, bio-ölümsüzler (sonsuz potansiyeli temsil eden, üretime dahil edilebilenler) ve bio-ölümlüler (yalnızca biyolojik varlık olarak, tüketilebilir görülenler). Günün jeopolitiğinin diliyle: “Nükleer silahlara sahip olma hakkına sahip olanlar ve olmayanlar”. Gazze’de, insan bedeninin “Ashla’a”ya -parçalanmış bedenlere (Gala Rexer)- indirgenmesi, o ontolojik ikilemin somut ifadesidir. Artık mesele sadece öldürülmek değil; ölülerin dahi insan sayılmamasıdır: Louis Theroux’nun, “The Settlers” (yerleşimciler) başlıklı BBC belgeselinde konuştuğu yerleşimciler ısrarla, “Filistinliler yok, yalnızca Araplar var”, “Onlar ulus değil”, “halk değil”, “Çocuk yok potansiyel terörist var” diyorlardı.
Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet
Haziran 19, 2025
sistemdir'
Anti-Siyonist Yahudi Kongresi'nin ardından: 'Gazze’yi ve Holokost’u yaratan aynı sistemdir'
Sonrasında söz alan İngiliz sosyalist tarihçi Danny Gluckstein, Siyonizm fikrinin ortaya atıldığı dönemde, dünya Yahudilerinin tamamına yakınının Siyonizm karşıtı olduğuna dikkat çekti:
“Yahudiler tüm dünyaya yayılmıştı ve enternasyonalizme en yakın halk onlardı. 19. yüzyılda kapitalizm, sanayi devrimi ve milliyetçilik ideolojisinin geliştiği dönemde Yahudilerin büyük kesimi anti-kapitalist ve enternasyonalist oldular. Sosyalizm şemsiyesi altında hem kapitalizm, hem de anti-semitizm ve ırkçılığa karşı mücadele ettiler ve bunu Yahudi olmayanlarla omuz omuza sürdürdüler. Karl Marx, Rosa Luxemburg ve Leon Trotsky gibi Yahudi kökenli devrimcileri F. Engels, Karl Liebknecht ve Lenin’den ayrı düşünebilir miyiz? Siyonizmin ortaya çıktığı dönemde ABD nüfusunun sadece 40'ta 1'i Yahudiyken, ABD Komünist Partisi üyelerinin yarısı Yahudilerden oluşuyordu. Güney Afrika nüfusunun sadece yüzde 0,3’ü Yahudiydi, Mandela yargılandığında yanında yer alan beyazların tamamı Yahudiydi. Bu gerçekle her zaman gurur duymuşumdur.”
Holokost sonrasında, Yahudilerin devrimci geleneğini yok etmek ve zihinlerde yeniden kapitalizm hegemonyasını kurmak için kapitalizmin geri getirildiğini belirten Gluckstein, “ABD ve İngiltere Auschwitz’i yok edebilirdi; ancak, bunu bilinçli olarak yapmadılar. Adeta Holokost’u istediler. Kapitalizmin her geçen gün silahlar ve savaş anlamına geldiğini yaşayarak görüyoruz. İşte bu nedenle Gazze'de yaşananlar sadece Gazze'nin sorunu değildir. Gazze için savaştığımızda Holokost'u yaratan sisteme karşı da savaşmış oluyoruz. Bu yüzden bu sistemi ortadan kaldırmalıyız" diyerek konuşmasını tamamladı.
Haziran 18, 2025
İlişki
İsrail'e silah satan Leonardo şirketinden Baykar'a övgü
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Baykar, İsrail'e silah satmasıyla gündeme gelen ve dünyanın farklı şehirlerinde protesto edilen İtalya merkezli Leonardo şirketi ile ortak girişim kurdu. Anlaşma, iki gün önce Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen Paris AirShow’da duyuruldu. TRT World'e konuşan Leonardo'nun Başkanı Stefano Pontecorvo, Baykar'la ortak girişimleri LBA Systems'e ilişkin, "Baykar’ın bizi stratejik ortak olarak seçmesinden büyük gurur duyuyoruz. Baykar harika bir şirket, muhtemelen dünyanın en iyisi. Bu ortaklığa o kadar bağlıyız ki şirketimizin tarihinde ilk defa başka bir firmayla ortak stant açtık. Bu firma da Baykar" diye konuştu.
bürokrasiyi,
AB savunma üretiminde bürokrasiyi azaltıyor
Paket kapsamında, savunma projeleri için gereken onay süreçlerinin hızlandırılması, ortak alımların teşvik edilmesi ve finansman olanaklarına erişimin kolaylaştırılması gibi bir dizi düzenleme yer alıyor. Yasa yürürlüğe girdiği takdirde, bazı projelerde birkaç yıl sürebilen onay süreçlerinin 60 güne kadar düşürülmesi öngörülüyor.
Komisyon ayrıca, yasa paketiyle birlikte savunma sanayisi ve silah üretiminin bazı durumlarda “üstün kamu yararı” kapsamında değerlendirilmesini ve çevre koruma düzenlemelerine karşı öncelik kazandırılmasını hedefliyor. Kimyasal madde düzenlemeleri gibi karmaşık konularda ise ulusal düzeyde savunma gerekçeli istisnaların önü açılabilecek.
Russell,
"İktisadi işlerin ne dereceye kadar silahlı kuvvetlere dayandığı genellikle idrak edilmemektedir. Servet kısmen iş alanındaki hüner sayesinde kazanılır, ama böyle bir hüner de ancak ordunun ya da donanmanın gücü çerçevesinde mümkündür."
Bertrand Russell, Aylaklığa Övgü