Silahlar, paralar ve oylar
Odağımızı Türkiye’ye çevirirsek bizde de hiç olmadığı kadar silahların konuşulduğu bir dönemdeyiz. Öyle ki ilk defa savunma sanayiinin başarıları bu seçimde iktidar tarafından oy için kullanılacağa benziyor. Barınacak ev bulamayan, geliri enflasyon karşısında eriyen kitlelerin böylece milli duyguları okşanıp destekleri alınmaya çalışılacak. Bu stratejinin ne kadar başarılı olacağını yakında göreceğiz.
İkinci ve daha önemli mesele ise tereyağı ile silah arasındaki tercihin giderek daha çok silaha doğru kayması. En başta dünyanın farklı yerlerinden verdiğimiz örnekler bu eğilimin sadece bize özgü olmadığını tüm dünyada güvenlik kaygılarının öne çıktığını gösteriyor. Neredeyse tüm çevresi çatışma sahalarıyla çevrili, komşularıyla her an karşı karşıya kalma riski taşıyan Türkiye’nin bu eğilimin dışında kalması da mümkün değil. Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi NATO şemsiyesinde kalarak savunma harcamalarından tasarruf etme imkânı da bu anlaşmazlıkların birçoğu için geçerli değil. Türkiye sadece Kafkaslarda, Karadeniz’de artan gerilim için değil, Yunanistan’la yaşadığı sorunlar ve güney sınırı boyunca yaşanan istikrarsızlık için de hazırlıklı olmak durumunda.
Bu durumu tespit etmekle beraber iktidarın dünyaya bakışının, giderek sert gücü ön plana çıkararak sorunları çözme eğiliminin durumu zorlaştırdığı söylenebilir. Bilhassa iktidarla iç içe geçmiş yeni, yerli ve milli askeri-endüstriyel kompleksin dişlileri bu politikayı daha da teşvik ediyor olabilir. Zamanında Eisenhower’in ABD başkanlığından ayrılırken dikkat çektiği, çatışmadan beslenen, onu körükleyen bir ekonomik yapı giderek bizde de palazlanıyor.
Bahadır Kaynak Diken